Toplumdaki belli bir zümrenin sözcülüğünü üstlenmiş bulunan bazı klavye erbabı ikide bir diyor ki: “Vaktiyle AK Parti’ye destek vermiş olanlar şimdi hiçbir şeye itiraz etme hakkına sahip değiller. . . ” Bu argümanın mantık dışılığı bir yana, sözü edilen “destek” demokratikleşme, rasyonel ekonomi yönetimi, yargı reformu, insan hakları ve inanç özgürlüğü gibi konularda atılan olumlu adımlara verilmişti. Üstelik şimdi “bugünkü tabloda günahları var” diye suçlananların çoğu bu konularda birtakım sapmalar veya geri adımlar ortaya çıkınca buna da itiraz ettiler. “Bu iktidar neylerse kötü eyler” diyen sabit kademlere karşı “İktidar neylerse güzel eyler” demediler. Hal böyleyken mevcut iktidara kendi “mahalle”sinden yöneltilen eleştirileri (nedense) değersizleştirmeye yönelik yaklaşım ülkemizdeki muhalefet anlayışının da bir fotoğrafı… 15 yıldır kesintisiz iktidarda bulunan ve bunca zaman içinde yaşanan birçok olumsuzluğa rağmen “iktidar yıpranması” denilen doğal olgudan hiç etkilenmeyen, bilakis oylarını artırmaya devam eden AK Parti bu başarısını biraz da Türkiye’deki muhalefetin karakterine ve kalitesine borçlu. Muhalefet derken sadece siyasi partileri kasdetmiyorum elbette, sosyolojik bir kesimi ve özellikle bu kesimin tutum ve davranışlarına yön veren seçkinler zümresini kastediyorum daha çok. Bu kesim AK Parti iktidara geldiği günden bu yana “muhalif”. Ama bu muhalefet -kavramları biraz esneterek kullanıyorum- politik değil ideolojik bir muhalefet.