CUMARTESİ YAZILARI İlk Osmanlı kroniklerinin Şehzade Alaeddin’in ölümüyle ilgili suskunluğunu, bu arada Neşrî’nin -tıpkı Dündar rivayetinde olduğu gibi- daha önceki kaynaklarda görülmeyen bir ayrıntıya yer verip “kafa karıştırdığını” anlatmıştık bir önceki “cumartesi yazısı”nda… Ne var ki Neşrî Tarihi’ni adeta şerh ederek yeniden yazmış olan İbn Kemal’i saymazsak sonraki tarihçilerin hiçbirinin kafası karışmış gibi görünmüyor. Neşrî’den öncekiler de Neşrî’den sonrakiler de ketumiyetleriyle kuşku uyandırıyorlar. Bunların bir kısmında Alaeddin’in adı bile geçmiyor, adını zikredenlerde ise eceliyle ölmüş gösteriliyor. Bizanslı tarihçi Halkokondilis attan düşerek vefat ettiği bilgisini aktarıyor. Ama bu rivayeti paylaşan başka bir kaynak yok. İkinci Murad devrine ilişkin en zengin kaynak olan Gazavat’da bile şehzadenin adı geçmiyor. Âşıkpaşazâde de Alaeddin’i tanımıyor adeta. Diğer kronikler ve Anonimler ise genç şehzadenin Karaman Seferine katıldığını, sonra ölüm haberinin geldiğini anlatıyorlar. İdris-i Bitlisî şehzadenin Karaman Seferinden sonra Amasya’ya dönmesine izin verildiğini söylüyor, gerisini anlatmıyor. (“Heşt Bihişt 2.