CUMARTESİ YAZILARI Karl Marx esas olarak Batı Avrupa toplumlarında sosyoekonomik yapının analizini yaparak iktisat ve sosyoloji alanında önemli tezler geliştirdi. Ancak Marx’ın tezlerinin Batı Avrupa dışı toplumların iktisadi ve siyasi yapılarına uymadığı yolundaki eleştiriler de hep gündemde oldu. Batı Avrupa toplumlarında –sanayi çağına kadar yegâne üretim aracı olan- toprak mülkiyeti feodal lordlara ait olduğu için siyasi yapı feodal birimlerin gücü sınırlı ve sembolik olan kral adına kendi bölgelerinde egemenlik sürdürmeleri şeklinde ortaya çıkmıştır. Doğu toplumlarında ise toprak mülkiyeti devlete aittir ve dolayısıyla kuvvetli bir merkezi idare sistemi vardır. Dolayısıyla Avrupa’daki şekliyle sosyal sınıflar yoktur. Diğer yandan doğu toplumlarında toprak mülkiyetinin miras yoluyla devredilmesi çoğunlukla söz konusu olmadığı için batıdaki şekliyle bir sermaye birikimi de mümkün olmamış ve kapitalizme geçiş bu yüzden gecikmiştir. Görüldüğü gibi, Batı Avrupa toplumlarının tarihsel gelişme modelinden ve bu toplumların yapısal özelliklerinden yola çıkarak genel bir toplum kuramı ortaya koymak zor. Bu yüzden Marx’ın feodal toplumdan kapitalist topluma geçiş konusundaki analizinin ve öne sürdüğü kuralların Batı Avrupa dışındaki toplumlar için geçerli olmayacağını düşünenler Marksist teoriyi eksik ve yetersiz görmüşlerdir. Gerçi bu eksikliği telafi etmek üzere bizzat Marx “Asya Tipi Üretim Tarzı” kavramını ortaya atmış olsa da bunu yeterince açıklayıp geliştirememiş olduğu için Marksist teorinin bu bölümü biraz muğlaktır ve çok farklı yorumlara müsaittir. Kabaca özetlemek gerekirse, Avrupa tipi klasik feodalitede toprak sahipleri toprakta çalışan emekçilerin ürettiği artık değeri sömürür.