CUMARTESİ YAZILARI
Aydının toplumsal görevleri veya sorumlulukları konusu modern bir problem. Çünkü aydın yeni bir zümre.
Klasik dünyada alimler, arifler, edipler, yani okumuş kesimler vardı ama aydın yoktu. Mehmet Emin Yurdakul’un dizelerini okul kitaplarından hatırlarsınız: Bırak beni haykırayım, susarsam sen mâtem et/ Unutma ki şâirleri haykırmayan bir millet/ Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir.”
“Bırak Beni Haykırayım” manzumesi edebî değeri olmasa da aydının toplumsal rolüyle ilgili yeni bir anlayışın habercisi olarak önemli bir metin. “Kendi derdi gönlümün billâh gelmez yâdına” diyen Namık Kemal’in açtığı yolda çok kısa sürede ulaşılan bir bilinç aşamasının ifadesi.
Toplumun sorunlarıyla ilgilenmek, ilgilenmekle kalmayıp çözüm aramak, dahası bunların çözümü için bizzat mücadele etmek ve bunun için kişisel fedakarlıklardan kaçınmamak klasik çağ şairlerinin veya alimlerinin görevi sayılmazdı. Eğitimli zümrelerin mensupları aydınlanmış kişilerdi ama aydın değillerdi.
Kendi sınıflarının, kendi sosyal gruplarının çıkarlarını savunmak için ayağa kalktıkları olurdu ama...