Rusya’dan satın aldığımız S-400 füzeleri üzerinden yürüyen tartışmanın iki boyutu var: İlki, ABD ile veya Batı Bloku ile ilişkilerimizin geldiği nokta. İkincisi, Rusya ile ilişkilerimizin gideceği yer… Lafı uzatmadan, peşinen söylemek gerekirse, 19. yüzyıldan itibaren Rus yayılmacı siyasetinin oluşturduğu tehdide karşı Avrupa güçleriyle işbirliği yapmak zorunda kaldığımız ve bu işbirliğini İkinci Dünya Savaşından sonra ABD öncülüğünde bir askeri ittifak sistemi içinde sürdürdüğümüz gibi, bugün de Soğuk Savaş düzeninin ortadan kalkmasından sonra bile jeopolitik zorunluluklar değişmediği için Batı Bloku dışındaki bir yer bizim için güvenli değil hâlâ. Meseleye soğukkanlı bir şekilde ve tarihi tecrübeler ışığında bakıldığı takdirde görülen bu. Batı güvenlik bloku içinde yer alma tercihi veya batılı ülkelerle işbirliği yapma siyaseti ülkemizin üzerinde bulunduğu toprak parçasının gereğidir. Batı emperyalizmine gönüllü teslimiyet değildir. Elbette bedelsiz bir işbirliği değil bu. Ancak fayda maliyet analizi yapıldığında Türkiye’nin çıkarına olduğu çok net görülebilen bir ilişki. Türkiye’nin çıkarı bu ilişkiden bekasını sürdürme garantisi devşirmesi. Öbür taraftan, Türkiye ile Rusya’nın iyi ilişkiler içinde olması iki tarafın da yararına.