Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş geçen hafta Erzurum’da bir konferans vermiş. Avrupa tarihinde “Orta Çağ karanlığı” denilen dönemde Müslüman bilginlerin ilgi alanlarını yalnızca dini konularla sınırlı tutmayıp fen bilimleri alanında da ne kadar ileri çalışmalar yaptıklarını anlatmış. “Matematikte, fizikte, kimyada, cebirde, geometride bütün bu bilimlerin aslı Müslümanlar tarafından bulunmuştur” da demiş bu arada.
Türkiye’de muhafazakar aydınların öteden beri söyledikleri şeyler bunlar… Özünde doğru, dahası günümüz Müslümanlarının ve bilhassa genç kuşakların taşıdıkları kimlik konusunda aşağılık kompleksinden uzak durmaları, özgüven kazanmaları için bilmeleri gereken gerçekler. Ne var ki geçmişte atalarımızın elde ettiği birtakım başarılarla övünmek tek başına yeterli mi bugünkü sorunlarımızı çözmek için?
Eğitimde, üretimde, sosyal düzende genel olarak bugün diğer dünya milletlerinin gerisinde bulunan İslam ülkeleri bu halden kurtulmak için geçmişle övünmek dışında neler yapıyorlar? Türkiye olarak biz ne yapıyoruz? Mesela atalarımızı bilimde, sanatta, felsefede ileriye götüren yolu izlemeyi düşünüyor muyuz? O yolun hangi yol olduğunu biliyor muyuz?
Ya da şöyle soralım: Müslüman bilginlerin matematikte, astronomide, kimyada büyük başarılara imza attıkları dönemde İslam toplumlarında hakim olan zihniyet yapısı bugünküyle aynı mı? Toplumların geneli olmasa bile hiç değilse toplum seçkinlerinin yaklaşımı aynı mı?
Düşünün ki Darwin’den yüzlerce yıl önce İbn Haldun’dan Mevlana’ya, İbn Tufeyl’den Cahız’a, İbn Miskeveyh’e birçok İslam alimi insan türünün biyolojik gelişiminin evrimsel olarak gerçekleştiğine dair görüşlerini hiçbir tepkiyle karşılaşmaksızın eserlerinde savunmuşlardır.
Bu bilginler bugün bu ülkede yaşasalar aynı fikirleri aynı rahatlıkla ifade edebilirler miydi? Sezen Aksu’nun şarkısındaki sözleri -daha önce kimsenin aklına gelmeyen derin yorumlarla- başka yerlere çekip “inancımıza hakaret ediliyor” diye ortalığı ayağa kaldıranlar, bu bilginleri görseler ne yaparlardı, bir düşünün.