Anadolu ve Rumeli kökenliler arasında bir ayrım veya çekişme olduğu iddiası bugün için tamamen içi boş ve anlamsız bir iddia… Taha Akyol’un dünkü yazısında isabetle teşhis edip eleştirdiği hastalıklı anlayışın ürettiği halüsinasyonlardan biri bu. Ne var ki Osmanlı’nın ilk asırlarında Rumeli ve Anadolu eyaletleri arasında Edirne-Bursa rekabeti diye adlandırılan bir çekişmenin yaşandığını biliyoruz. Ama bu rekabet İstanbul’un fethiyle merkezi yönetimin güçlendirilmesi sonrasında hemen hemen tamamen ortadan kalktı. Daha doğrusu hem Edirne hem de Bursa güç merkezi olma vasıflarını büyük ölçüde kaybettiler. Çünkü çoğunlukla eski Akıncı beylerinin liderlik ettikleri yerel feodal birimler veya merkezkaç güçler merkezî devlet gücü karşısında iyice zayıflamıştılar.
16-07/08/09krrs9osmanlii.jpg
Gerçek adının ne olduğu tartışma konusu olsa da Osmanlı Devleti’ne adını veren “kurucu” olarak bildiğimiz Osman Bey’in aslında bir mutlak monark olmaktan ziyade “eşitler arasında birinci” diye tanımlanabilecek konumda bir yönetici olması herhalde gelinen yeri açıklamak açısından çok önemli bir nokta...
İlk dönem tarih kaynaklarından çıkarabildiğimiz kadarıyla Akça Koca, Konur Alp, Kara Mürsel gibi savaşçı şeflerin yönetimindeki gazi gruplarının ve Köse Mihal gibi bazı yerel feodallerin bir araya gelmesiyle başlangıçta bir tür konfederasyon olarak şekillenen Osmanlı Beyliği’nde merkeziyetçilik eğiliminin ne zaman ortaya çıktığı ve gaziler konfederasyonunun nasıl merkeziyetçi bir devlete dönüştüğü ise tartışmaya ve spekülasyona açık bir konu...