CUMARTESİ YAZILARI
Geçen haftaki ‘Cumartesi’ yazısında Kemal Tahir’in romanlarındaki bir “leit motif”ten bahis açmıştım: “Osmanlı’yı yıkan İttihatçılar” tekerlemesinden…
Bu cümleden olmak üzere, mesela, Esir Şehrin İnsanları’nda romancımız, Kâmil Bey karakterinin ağzından, “İttihatçıların savaş yorgunu Osmanlı İmparatorluğu’nu -bize hiçbir fayda getirmeyeceğini bile bile- bir oldubittiyle ‘Almanların yağma savaşına’ soktuklarını” söylüyordu.
“Ama böyle bir şeyi neden yapmış olsunlar ki?” diye sormuştum… Bunu bile sormayı akıl edemeden konu hakkında ahkam kesmek olur mu?
Böyle, şehir efsanesi tadında bir tevatür sağcısının solcusunun ağzında dolanıp durur yıllardır. İdeolojik tarih anlatılarının her kesimde kolaylıkla müşteri bulduğu bir toplumuz çünkü.
Bu hayali anlatıya göre, İttihatçılar işin sonunu düşünmeden bir maceraya atılıp devleti Almanların peşinden Cihan Harbi bataklığına sokmuşlar ve sonuçta altı asırlık imparatorluğun sonunu...