Siyasetin tabiatında toplumun istediğini vermek var. Siyasetçiyle halkın ilişkisi bir tür alışveriştir, tabiri caizse alıcıyla satıcının karşılıklı memnuniyetine dayanır. “Alan memnun satan memnun” dediğimiz durum. . . Vaktiyle bir belediye başkanının metro yatırımları için “yerin altına para gömecek kadar saf değilim. İnsanlar görmedikleri hizmet için oy vermezler” dediğini duymuştuk. Kendi açısından haksız sayılmaz herhâlde ama üstlenmiş olduğu kamu hizmeti bakımından bu yaklaşım hoş görülemez elbette. Tam da burada trajik bir ikilem karşımıza çıkıyor… Bir yandan baktığınızda toplumun neye ihtiyacı olduğuna karar vermek “jakoben” yaklaşımdır, demokrat tavır değildir, bu yoldan otoriter yönetime hatta diktaya gidildiği düşünülür… Ancak öbür yandan halkın yönetimden talepleri daima günlük problemlerin çözümüyle ilgili oluyor. Ucuz gıda istiyor, istihdam istiyor, çocuklarının üniversiteye gitmesini istiyor… Bu çerçevede misyonunu halkın isteklerini karşılamak şeklinde belirleyen siyasetçiden sözkonusu isteklerin gerçekleşmesini temin için gerekli olan sistemi, altyapıyı, mekanizmayı vs.