Siyaset bilimcilerin neredeyse bir kural olarak söz ettikleri bir realite var: Koalisyon hükümetlerinde her zaman olmasa da çoğu zaman büyük ortak kazançlı olur; küçük ortaklar -bu işten zararlı çıkmasalar bile- daha az kazançlı olurlar. Dediğim gibi, çoğu zaman böyle bir sonuç çıkıyor, yani aslında kural değil bu. Ama siyasetin tabiatına dair bir gösterge. Bugün Türkiye’de formel anlamda bir koalisyon hükümetinden söz edemesek de son seçimde gerçekleşen siyasi ittifakın halihazırda devam ettiğini söylemek yanlış olmaz. Bir yanda ittifak bloku, bir yanda muhalefet bloku var en azından. AK Parti’yi büyük ortak, MHP’yi küçük ortak olarak tanımlayacak olursak birçok bakımdan küçük ortağın avantajlı bir siyasi pozisyonda yer aldığını söylemek lazım. MHP bugünkü iktidara “devletin bekası” adına destek verdiğini söyleyerek ilk korunaklı alanı, sonra hükümet içinde doğrudan yer almayarak kendisine “sandalye peşinde olmayan fedakâr siyasetçi” imajını veren pozisyonu kazandı. Bu iki güvenli pozisyonu sayesinde “Her ne kadar mevcut iktidarı destekliyor olsak da yeri geldiğinde eleştirilerimizi yöneltmekten de geri kalmayız” mesajını topluma iletmekte güçlük çekmedi. Ne var ki eleştirilerinde “seçici” davranmaktan da geri kalmadı. Demek istediğim, toplumun veya daha özelde kendi tabanının çoğunlukla onayladığı hükümet politikalarına en yüksek perdeden destek verirken, AK Parti iktidarının bir kısmını devlet idaresinin zorunlu kıldığı için tabanını rahatsız etmek pahasına gerçekleştirdiği bazı uygulamalara rahatlıkla itiraz etti.