Özgür irade, bireysel sorumluluk, hüsn-kubuh meselesi ve kader gibi temel konularda Mutezile ile Hanefi-Maturidi mezhepleri arasında fazla fark yoktur. Buna mukabil Hanefilerin bugün ehlisünnet dairesi içinde bir arada olduğu diğer mezheplerle mesela Selefi-Hanbelilerle anlaşma ve uzlaşma zemini daha azdır. Dolayısıyla yalnızca buradan bakıldığında bile tarihî süreçte ehlisünnet ve ehli bidat ayrışmasının salt itikadî temelde gerçekleşmiş olduğunu söylemek kolay görünmüyor.
Mesela… Abbasi halifelerinden bir bölümünün Mutezile’yi devletin resmi mezhebi olarak topluma dayatma çabalarını o devrin ehli hadis ulemasının toplum üzerindeki etki gücünü ve bunun siyasi otorite açısından oluşturduğu tehdit potansiyelini göz ardı ederek anlayamayız.
Keza Tuğrul Bey devrinde 19 yıl boyunca camilerde Eşari’nin lanetlenmesine mukabil Alparslan ve Melikşah devirlerinde Eşarîliğin adeta resmi mezhep haline gelmiş olması İran coğrafyasındaki toplumsal hareketliliklerden bağımsız değerlendirilemez herhalde.