Bir tarafta ülkenin bir ekonomik krize düşmesini “Bu iktidardan kurtulmanın en temiz yolu” olarak gördüğü için neredeyse zil takıp oynayacak tıynette bir zümre var. Tıpkı geçmişte “Edirne’yi Enver alacağına Bulgar alsın” diyenler gibi. . . Diğer tarafta ise olup bitene “seçim öncesi ekonomik darbe girişimi” diyerek meseleden yine siyasi yarar elde etmek veya oluşması muhtemel siyasi zararı azaltmak uğruna gerçeği çarpıtanlar. Bu ikinci zümrenin yaptığı ötekinden daha tehlikeli. Çünkü karşılaştığımız sorunun gerçek sebeplerini görünmez hale getiriyor ve dolayısıyla ihtiyaç duyduğumuz çözüme ilişkin bir genel mutabakatın oluşmasını zorlaştırıyor. Döviz kurunda yaşananların sebep değil, sonuç olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu tırmanışın tam da seçim öncesine rastlaması meseleyi kendiliğinden bir siyasi çekişme konusu haline getiriyor ama bu yaşananların bir mazisi olduğu, birdenbire patlamadığı da çarşıyla pazarla ucundan köşesinden ilişkisi olan herkesin malumu olan bir realite. Bu süreç, iktidar tarafından sürpriz bir şekilde erken seçim kararı alınmasından önce başlamış bir süreçti.