Birbiri peşi sıra gündeme gelen “akraba atamaları” konusundaki örnekler gösteriyor ki “nepotist zihniyet” yalnızca toplumun bir kesiminde veya siyasi yelpazenin belirli bir bölgesinde var olan bir mesele değil. Bileşik kaplar yasası gereğince toplumun bir kesiminde var olan arızanın öbür kesimlerde görülmemesi mümkün olmuyor. Sonuçta aynı tarlada yetişiyor ürünler. Elbette burada sevindirici veya ümit uyandırıcı husus toplumun genişçe bir bölümünde bu uygulamalara karşı güçlü bir reaksiyonun mevcudiyetini görmemiz. Ne var ki bu reaksiyonun yalnızca karşı tarafın günahlarına yönelmesi ortak problemimizin çözülmesi hususunda bir fayda üretmeyecektir. Sözkonusu reaksiyon yalnızca karşı tarafın yaptıklarından duyulan rahatsızlığın ifadesi ise, “bizimkiler”in yaptıkları bizi rahatsız etmiyorsa, yani meseleye ahlaki açıdan bakmıyorsak halihazırda süren tartışmadan ülkemizin geleceği adına olumlu bir netice almak kolay olmayacaktır. Emanetin ehline verilmesi, liyakatin esas alınması, yönetimde adalete uyulması gibi ilkeler etrafında bir sosyal konsensüs yoksa veya oluşturulamazsa buradan bir yere varamayız. Diğer yandan, toplumdaki rahatsızlığı ciddiye alıyorsak, siyasi kesimlerin kendi içlerindeki örnekleri görmezden gelip karşı tarafın “günah galerisi”ne dikkat çekmeye çalışmaları kendi seçmen kitleleri nezdinde olumlu bir karşılık bulmayacak, yani siyasi getirisi de olmayacaktır. Siyasette etik ilkelerden ziyade “vatandaş ne der” sorusunu önemseyenler için söylüyorum bunu… Maalesef bugün görünen o ki aynı eylemi başkası yaptığında ayıp gören, günah sayan ama kendi grubundan birileri yaptığında rahatsız olmayanlar azınlıkta değiller. Bu tutumun toplumsal zihniyetle, bu toplumsal zihniyetin de toplumsal yapımızla doğrudan ilgisi var.