Cihan Harbi yıllarında Teşkilat-ı Mahsusa adına bir görev için Almanya’da bulunan İstiklal şairimiz Mehmet Akif günün alışılmadık bir saatinde Berlin’deki bütün kiliselerin çanlarının birden çalmaya başladığına şahit olur. Sorar, bir zafer kutlaması için çanların çalındığı söylenir kendisine. Sevinir Akif, çünkü Almanya bizim müttefikimizdir o savaşta. Kazanılan zaferler iki tarafın da zaferidir; hakeza yenilgiler her iki taraf için de üzüntü ve endişe kaynağıdır... Ama neden sonra anlaşılır ki çanlar “Kudüs’ün İngilizler tarafından Türklerden kurtarılması” şerefine çalınmıştır Berlin’de. Yani iki ülkenin ortak düşmanı olan İngilizlerin Türkiye’ye karşı kazandığı zafer Türkiye’nin müttefiki Almanya’da sevinçle karşılanmıştır.
16-06/04/04krkiras09.jpg
Hem Almanya’nın hem de bütün Batı dünyasının 1915 olayları konusundaki tutumunu anlamak için bu anekdot bir anahtar veriyor bize. 1917’deki bu olaydan bir iki yıl önce yaşanan Ermeni tehciri sırasında da Alman kamuoyu müttefikleri olan ülkenin yanında yer almış değildi.
Burada meselenin tarihi gelişimini anlatacak değilim, ancak şunu bilelim: 19. asırdan itibaren özellikle Doğu Anadolu bölgesinde yerleşik Ermeni nüfusla yerleşik olmayan feodal unsurlar arasındaki çekişmelerin bir nevi kan davası mahiyeti kazanmış olduğunu bilmeksizin, savaş yıllarında bağımsız devlet hayaliyle Ruslar safında Osmanlı devletine karşı ayaklanan Ermenilerin tehciri sırasında yaşananları değerlendirmek zor olur.
Alman kamuoyu o günlerde tıpkı İngilizler ve Amerikalılar gibi, “Müslüman” komşularıyla çekişmelerinde “Hristiyan” Ermenilerin arkasında durmayı tercih etti. Tehcir sırasında yaşananların “barbar Müslümanlar din kardeşlerimizi katlediyor” diye Batı kamuoyuna yansıtılmasında Amerikalı birtakım dini misyon temsilcileri kadar Alman misyonerlerin de rolü büyüktür.