Bugünlerde “Bağımsız Kürdistan” için referandum yapmaya hazırlanan Barzani’nin bu konuda “benim çocukluk hayalimdi” mealindeki sözleri herhalde yalnızca kendi kişisel durumunu değil, Kürt aydınlarının çoğunun yüz yılı aşkın bir süredir içinde bulunduğu haleti ruhiyeyi de anlatıyor olmalı. İmparatorlukların dağılma çağında hükümran milli devletler ortaya çıkarken kendilerini bir milletin parçası sayamayacak kadar kalabalık ve güçlü gören bazı etnik gruplar da kendi etnik devletlerini oluşturmak için harekete geçmişlerdi. Osmanlı sistemi içinde millet-i hâkime denilen Müslüman çoğunluğa mensup Arnavut ve Kürt toplumlarının seçkinleri imparatorluğun çatırdamaya başladığı yıllarda ayrı birer devlete sahip olma sevdasına düşmüşlerdi. Biliyorsunuz, Arnavutlar o hengamede bir devlete sahip oldular. Yüz senedir bağımsız bir devletleri var. Buna karşılık Kürt nüfusun çoğunluğu ise birtakım Kürt aydınlarının ve bazı feodal liderlerin bağımsız bir devlete sahip olmak yolundaki çabalarına destek vermedi. Kürtlerin kahir ekseriyeti Türkiye’nin bağımsızlık kavgası olan milli mücadeleyi desteklediler. Milli devlete karşı isyan eden Şeyh Said’e verilen sınırlı destek etnik değil dini hassasiyetlerle ilgiliydi. Cihan Harbi’nin sonunda oluşan yeni sınırlarımızın dışında kalan Kürtlerin bile anavatana karşı tutumları farklı değildi. Lozan’da Musul’un Türkiye’ye bağlanması hususu tartışılırken Ankara’nın en büyük kozu bölgedeki Kürt ahalinin çoğunluğunun Türkiye’ye bağlanmayı tercih etmeleriydi.