Şaşırmaya, heyecanlanmaya hiç gerek yok. Trump yönetiminin yaptıkları da Trump yönetimine yapılanlar da başından beri çerçevesi az çok tahmin edilen senaryoya uygun gelişiyor. Daha doğrusu “rasyonel senaryo”ya uygun gelişiyor… Çünkü başka türlü senaryolar da vardı. İyimser ve kötümser çizgilerde… Bunlardan iyimser karakterli olanına göre Trump seçim sırasında bazı sözler söylemiş, bazı vaatlerde bulunmuştu ama bunların hiçbiri gerçekçi değildi, uygulanması düşünülemezdi. Bu bakımdan Trump seçimi kazandığı taktirde verdiği sözlerin hepsini unutacak ve Washington’da işler bildiğimiz çizgide sürecekti.
Bunun tam karşısındaki kötümser senaryo ise hem Amerika’da hem de Avrupa’da popülist karakterli yabancı düşmanı ve küreselleşme karşıtı bir siyasi çizginin giderek egemen hale gelmekte olduğu realitesinden hareket ediyordu. Buna göre “zamanın ruhu”nu temsil eden Trump’ın siyaseti Washington’da bütün dengeleri değiştirecek, ABD’yi dünyadan izole edecek ve belki yeni bir cihan harbinin bile ortaya çıkmasına yol açabilecekti. Bu paraleldeki diğer bir kötümser senaryoya göre ise arkasında “derin Amerika”nın yer aldığı Trump’ın ajandası değiştirilemez, baş edilemez ve durdurulamaz nitelikteydi.