Bu yazın birkaç haftası boyunca yeryüzünün nerdeyse her köşesinde insanların çok büyük bir bölümünün ortak gündemi futboldu. Böylece bu yıl Rusya’da düzenlenen Dünya Kupası vesilesiyle birtakım toplumsal problemleri “ayak topu” üzerinden düşünme fırsatı ortaya çıktı. Bilhassa bu sahanın yetkin uzmanlarının Belçika, Hırvatistan gibi ülke takımlarının başarıları üzerine söyledikleri dikkatimi çekti benim. Çünkü “neden bazı toplumlar zengin, bazıları yoksul” sorusuna verilebilecek cevaplarla “neden bazı ülkeler futbolda başarılı, bazıları ise başarısız” sorusunun cevaplarının aynı yerlerde bulunabileceğini düşünüyorum öteden beri. Mesela, bu turnuvanın şampiyonu Fransa (veya şampiyondan daha fazla göz dolduran bazı ekipler, özellikle de Belçika ve Hırvatistan) nasıl böyle bir başarıya ulaşabiliyor da halkının futbola olan tutkusu daha az derin olmayan başka ülkeler (mesela Türkiye) bir türlü bu işi başaramıyor? Fransızlar Türklerden daha mı yetenekli? *** Biliyorsunuz, milli takımımız 2002 Dünya Kupası’nda dünya üçüncüsü olmuştu. Ama o günden beri ön elemeleri bile geçmeyi başaramadık ve hiçbir dünya kupasına katılamadık. Yani 2002’deki başarının kahramanı olan jenerasyon sahneden çekildikten sonra aynı ayarda bir futbolcu nesli yetiştiremedik. (Yalnızca futbolcu değil, hoca da yetiştiremediğimiz ortada. Dünya kulüplerinin peşinden koştuğu hocalarımız yok, hatta milli takımın başına bile yerli bir antrenör bulamıyoruz. ) Uzmanlara göre bunun sebepleri belli: Öncelikle altyapıya yatırım yapılmayışı… Tesisleşmenin göz boyama hedefli olması… Federasyonda görev verilen antrenörlerin eğiticilik yani futbolcu yetiştirme yeterliği taşımamaları… Yöneticilerin günü kurtarma peşinde olmaları….