Roma İmparatorluğu bile Avrupa’nın kuzeyi ile güneyini adamakıllı birleştirememişti. Bunu Hristiyanlık başardı. Ne var ki bir süre sonra iki farklı etnokültürel coğrafyayı birbirine bağlayan zincirler adeta teğel iplikleri gibi söküldü, yeniden iki ayrı Avrupa meydana çıktı. Belki bizim baktığımız yerden bu ayrışmanın fark edilmesi çok kolay değil ama Protestan reformunu, burjuva sınıfının doğuşunu, kapitalizmin gelişmesini, rasyonel bilimsel zihniyetin yükselişini… yani “Modern Batı”yı oluşturan sürecin anlaşılmasında Kuzey-Güney farklılaşmasının bir anahtar değeri var. Bu çerçevede, Güney Rönesansı ile Kuzey Rönesansı’nı kültürel verimleri üzerinden mukayese edecek olursak, her iki bölgenin aynı dönemde ürettiği sanat eserlerinde birçok farklılık, veya başka bir bakış açısından ifade etmek gerekirse, özgün nitelikler görmek zor değil. Sözgelimi Flaman ressamlarda -genel olarak- titiz detay işçiliği, İtalyanlarda etkileyici kompozisyon daha fazla öne çıkıyor. Flamanlar portre ressamlığında ileri kabul ediliyor, İtalyanlar dramatik sahnelerin tasvirinde. . . Dini konuların işlenişinde de iki coğrafya arasında farklılık bariz: İtalyanlar dini figürlerin erdemini, vakarını, merhametliliğini.