İslamcılık bir çözüm arayışı olarak ortaya çıkmıştı. Neye çözüm? Müslümanların içine düştükleri “zillet” haline… Burada 19. asırdan söz ediyoruz İslamcılık akımının miladı olarak ama aslında hikâyeyi biraz daha geriden ve başka bir coğrafyada başlatmakta fayda var: Avrupa’da Roma Barışı’nın sona ermesinin ardından bütün kıta baştanbaşa irili ufaklı feodal birimlere bölünmüş, tarihçilerin sonradan orta çağ adını verecekleri uzun bir hareketsizlik dönemi başlamıştı. Uzun dediğim yaklaşık bin yıl. . . Mamafih, tabiri caizse, Avrupa’nın makûs talihini değiştirmek yolunda ilk hareketlenme Haçlı Seferleriyle başladı. Papalık tarafından kutsal yerleri Müslümanların elinden kurtarmak adı altında Doğu’nun zenginliklerini ele geçirmek amacıyla başlatılan Haçlı Seferleri bir başka önemli etkiye yol açtı: İslam ülkelerindeki ekonomik refahı, kültür zenginliğini ve sosyal düzeni gören Avrupa’nın seçkinleri yeni bir dünya keşfetmişlerdi. Bu keşif mevcut ideolojik düzene yönelik eleştirel yaklaşımların ve giderek rasyonel/bilimsel zihniyetin gelişmesi yolunda etkili faktörlerden biri oldu. Buna mukabil, bir yanda Haçlı Seferleri’nin diğer yanda Moğol istilasının yıkıcı etkilerine maruz kalan İslam dünyasında ekonomik ve sosyal düzende yaşanan sarsılma sonrasında başlayan içe kapanmayla birlikte giderek rasyonel/bilimsel zihniyetten uzaklaşma yönünde bir eğilim yaygınlık kazandı.