Suudilerin yabancı bir ülkede adeta ellerini kollarını sallayarak işlemeye cüret edebildikleri Kaşıkçı cinayeti birçok bakımdan bardağı taşıran damla olmuş görünüyor. Bugünkü veliaht prensin yönetimi fiilen ele geçirdiği günden itibaren siyasi rakiplerine yönelik icra ettiği devlet terörünü bütün dünya tepki içinde ama bilinen sebepler yüzünden son tahlilde yutkunarak izlemişti. Bu defa bardak taştı, çünkü uluslararası toplumun yazılı ve yazısız kurallarının birden fazlasını ihlal eden bir girişim neredeyse dünyaya meydan okurcasına sahnelendi İstanbul’da. Suudilerin kaynağı petrol paraları olan bir siyasi gücü kullanarak uluslararası arenada istedikleri gibi at koşturmalarının da bir sınırı olduğu görülmüş oldu böylece. Aslında sessiz bir konsensüs olarak Riyad yönetiminin stratejik oyun alanı Körfez başta olmak üzere Ortadoğu bölgesiyle sınırlı. Avrupa ülkelerinde veya ABD’de yapamayacaklarını Lübnan’da, Mısır’da, Bahreyn’de vs. yapabiliyorlar. Ama Türkiye elbette Suudilerin arka bahçesi değil. Dolayısıyla Suud’un kendi arka bahçelerinden birinde gerçekleştirmiş olsa bile dünyayı ayağa kaldırması muhakkak olan bu vahşi cinayeti Türkiye’de işlemesinin aynı zamanda Ankara’ya yönelik bir hakaret ve meydan okuma anlamı içerdiği düşünülüyor. Riyad’ın malum gücü dolayısıyla Türkiye bu ülkeyle doğrudan bir çatışma içine girmek istemiyor doğal olarak.