Ya romancılığı? Bu konu da hâlâ tartışılıyor. Bir kesim özetle “Kemal Tahir iyi bir romancıdır, ama tarihçi olarak beş para etmez” diyor. Öbür kesim ise “Çok orijinal tarih görüşleri ortaya koymuş, Türkiye’nin sosyal yapısını çok iyi tahlil etmiştir, ama romancılığı zayıftır” diye fikir beyan ediyor. Beni sorarsanız, şahsen, ikinci görüşe yakınım. Zira, Kemal Tahir’in derdi, mesela Türkiye’nin Proust’u olmak değil, Ahmet Mithat Efendi geleneğini sürdürmekti zaten. Ne var ki romancımızın ne bu tercihini kabullenmek ne de bilhassa yakın tarihe ilişkin analizlerini onaylamak zorundayız.
Roman sanatını daha fazla ciddiye alsaydı -mesela hikaye kurgusuna boş vermeseydi, karakter yaratmaya özenseydi veya karakterlerin dünyasında derinleşseydi- belki de “büyük romancımız Kemal Tahir”den söz edebilirdik. Oysa şimdi yalnızca ilginç görüşlerinden bahsedebiliyoruz. O ilginç görüşlerin de en azından bir bölümü ciddi şekilde problemli.
***
Kemal Tahir ve romanları hakkında görüşüm aşağı yukarı böyleydi…...