Muhalefet açısından ortada apaçık bir başarısızlık tablosu var. Ne dersek diyelim, durum değişmiyor. İktidarın değişmesi için yüzde ellinin üstünde bir oy alınması gerekiyordu, bu olmadı. Beş yıl önce hayal bile edilemeyecek bir toplama ulaşılarak muhalefetin adayının yüzde 48 oy alması son tahlilde kıymetiharbiye taşımıyor.
Ancak bu yüzde 48, en azından CHP açısından tutulan yolun
büsbütün yanlış olmadığını gösteren bir işaret olarak görülmek
zorunda. Çünkü elimizde Türkiye’nin sosyokültürel yapısı karşısında
her bir partinin siyasi bir organizasyon olarak nereye tekabül
ettiğine dair somut ve görünür bir realite var.
CHP Genel Başkanı’nın “başörtüsü serbestliği”
konusunda meclise yasa teklifi verdiği günlerde kendi partisinden
veya kendi camiasından yükselen bazı tepkiler üzerine,
“Kılıçdaroğlu’nun Yolu” başlığı altında bir yazı
yazıp bu parti için yol ayrımının nerede olduğunu tartışmaya
çalışmıştım.
Şöyle demiştim o yazıda: CHP’nin geniş toplum kesimleri ile arasındaki buzları eritip “merkez partisi” vasfı kazanması yolunda ilk girişim 1970’lerde Ecevit’ten gelmişti. Ecevit partisinin 12 Mart askeri...