Evlilik insanlık tarihinin en eski kurumlarından biri. Çok eski çağlardan bu yana bir kadın ile bir erkeğin hayatlarını birleştirmeleri toplum tarafından bir şekle ve şarta bağlanarak meşrulaştırılmış ve böylece söz konusu birliktelikten doğan çocukların anne ve babalarıyla ilişkileri birtakım kurallara, dolayısıyla haklara kavuşturulmuştur. Nikâhın özü bir çiftin hayatlarını birleştirme kararlarını toplumun geri kalanına bildirmelerinden ibarettir. Bazı dini gelenekler bu kararın Allah huzurunda veya Allah’ın temsilcisi durumundaki din adamlarının huzurunda beyan edilmesini de gerekli saymışlardır. Mesela, televizyon dizileri veya sinema filmleri aracılığıyla aşinası olduğumuz “kilise nikâhı”nın gerekçesi bu. Çünkü Hristiyanlıkta -veya Hristiyan kiliselerinin çoğunda- nikâhın kilisede veya bir din adamının önünde kıyılması zorunluğu var. Ancak İslam hukuku nikâh işlemini dini bir eylem kabul etmiyor. Yani ibadet değil, alışveriş ve miras gibi konularla birlikte “muamelat” denilen dünyevi uygulamalardan biri sayıyor. *** Asrı saadetten itibaren nikahların belirli görevlilerce kıyıldığı ve kayıt altına alındığı biliniyor. Daha ileriki devirlerde kadılar, yani yargıçlar bu işle görevlendirilmiş ve doğrudan mahkemelere bağlı evlendirme memurları nikâh kıyma ve tescili işlemlerini yürütmüşler.