Kaç gündür Macaristan seçiminin sonuçlarını konuşuyoruz, muhtemelen bir süre daha konuşmaya devam edeceğiz. Çünkü aradaki benzerlikler çok cezbedici. Üstelik “komşuda pişer bize de düşer” diyerek Budapeşte üzerinden Ankara siyasetini konuşmak daha kolay. İktidar cenahı Türkiye için söyleyemeyeceklerini Macaristan için söyleyerek kendine oradaki başarıdan pay çıkarabiliyor ve özgüven tazeliyor. Muhalefet cenahında ise bilhassa altı partili ittifakın eksiklerine, yetersizliklerine ve belirli siyasi riskler karşısındaki kırılganlıklarına dikkat çekebilmek için fırsat oluşturuyor Macaristan olayı. Dolayısıyla gündemimizden kolay kolay inmeyecek gibi görünüyor bu konu.
Ne var ki daha taze bir gelişme var Fransa’da. Orada da seçimler yapıldı. Taraflar ilk sandıkta yenişemediği için Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kaldı. Fransız seçimleri hiç değilse Macaristan seçimleri kadar ilgi uyandırmamış görünüyor. Bunun sebebi herhalde aradaki şekil benzerliklerinin daha az olması. Erdoğan’ı andıran bir aday da yok ortalıkta, altı partiden oluşan bir muhalefet cephesi de. Fransa’nın bu yüzden radarımıza girmesi zor. Oysa şekil benzerlikleri olmasa da bizim...