Türkiye’nin gündeminde “mahalle” kavgaları -galiba ufuktaki seçim ikliminin etkisiyle- yine zirve noktasında. Oturup kalkıp yeni bir mahalle kavgasına girişiyoruz… “Bizimkiler böyle böyle yapıyor ama sizinkiler de şöyle şöyle yaptı” tartışması daha çok… Gerçek şu ki bugünkü toplumumuzda her koyun kendi bacağından asılmıyor. Her koyunun bir mahallesi var. Mahallesiyle birlikte asılıyor her koyun. Onun için koyunlar arası her itişme mahalleler arası bir savaş mahiyeti kazanıyor kendiliğinden. Bu anomalinin elbette sosyokültürel yapımızdaki tarihî ve güncel birtakım gelişmelerle ilgisi var… İmparatorluğumuzla birlikte geleneksel toplum yapımızın da dağılmasının ardından modern anlamda bir millet olma hedefimizin önüne çıkan en büyük engel 1950’lerden sonraki süreçteki hızlı şehirleşme ve örneği görülmemiş büyüklükteki iç göç hareketi oldu. Köyler köy olma özelliğini kaybetti, şehirler şehir özelliğini. Bırakın millet olmayı, bugün modern anlamıyla toplum vasfı taşıdığımız bile tartışılır. Demek istediğim, bizde insan toplulukları henüz “toplum” şeklinde örgütlenme aşamasına ulaşabilmiş olmadıklarından bu ülkede hâlâ mahalleler şeklinde ayrışıyoruz. Kadim zamanların kabileleri gibi.