Türk tarihçiliğinde sıra dışı görüşleri, tartışılan tezleri, özgün tespitleri, renkli kişiliğiyle verimli bir kulvar açmış olan Prof. Mikail Bayram’ı kaybettik… Bu vesileyle ve rahmet niyazıyla “Mikail Bayram tarihçiliğinin imkanları ve problemleri” üzerine beş yıl önce yaptığım bir değerlendirmeyi yeniden dikkatinize sunmak isterim:
Baştan belirtmem gerekir ki Hoca’nın bilimsel donanımını ve bu saha üzerindeki yetkisini tartışmak benim haddime değil. Bu konuda dile getirilen eleştirilerin bir kısmının ne yazık ki saygı sınırlarının uzağına düştüğünü gördüğüm için söylüyorum bunu. Bilgiye, uzmanlığa ve bilimsel bilginin gerektirdiği arayışa saygı olmazsa okumanın, düşünmenin, araştırmanın zemini bulunamaz. Keza mevcut bilgimizi ve kabullerimizi sorgulamamıza -veya geliştirmemize- yol açmayan bir çalışmanın değeri de olmaz.
Ne var ki Prof. Mikail Bayram’ın çalışmalarının da eleştirel bir gözle okunması, bilimsel araştırmaları neticesinde ulaştığı sonuçlara “nas” muamelesi yapılmaması lazım. Aksi takdirde bu eserlerden gerçek manada faydalanmamız mümkün olmaz.
***
Tarihçimizin Arapça ve Farsça literatüre hâkimiyeti...