Galiba son yıllardaki en heyecanlı, tansiyonu en yüksek seçim sürecinin içindeyiz. Daha önceki seçimlerde de belki sonuçlar tahmin edilebilir değildi ama mevcut siyasi denklemin değişip değişmeyeceği az çok öngörülebiliyordu. Bu yüzden de öyle çok fazla iştiyaklı bir katılım söz konusu olmuyordu. Bundan önceki en heyecanlı seçim 16 Nisan 2017’deki “Başkanlık Referandumu”ydu. Siyasi denklemin değişme imkânı vardı çünkü. İktidar kanadında yeni bir yönetim sisteminin hayata geçirilmesi yoluyla güç konsolidasyonu beklentisi, muhalefette ise Erdoğan yönetiminin güç temerküzüne son verme ümidi vardı. Referandum sandığındaki sonucun çok küçük bir farkla alınmış olması ise o günkü beklentileri bugüne kadar taşınmasını sağladı. Geçen yıl “Başkanlık sistemine geçelim mi geçmeyelim mi” sorusuna cevap istendi sandıktan. Şimdi de geçen yılki referandumda kabul edilen yeni sistem içinde yeni yetkilerle görev yapacak cumhurbaşkanının seçilmesi söz konusu. Dikkat edilirse 24 Haziran’da cevaplanacak olan soru “bu yeni yetkilerle ülkeyi yönetecek kişi kim olmalı” şeklinde sorulmuyor.