Seçim ittifaklarını siyasi partiler güle oynaya gerçekleştirmiyorlar. Parti demek ayrı, özerk yapı demek. Latincedeki bölmek, ayırmak anlamındaki fiilden (eskiden kullandığımız “fırka” da Arapçada aynı anlamdaki fiilden) türemiş bir söz bu. Demek ki uzlaşmak değil farklılaşmak var doğasında. Dolayısıyla bir siyasi partinin bir diğer partiyle bir araya gelip işbirliği yapması harici bir etken sözkonusu olmadıkça kolay değildir. Bugünlerde seçim ittifakı çerçevesinde yürütülen çalışmaları ve partilerin tutumlarını bu gözle değerlendirmek lazım. Geçmişte ittifak arayışlarında harici etkenlerin başında seçim sisteminin ortaya çıkardığı engellerin -özellikle de yüzde onluk barajın- aşılması zarureti gelirdi. Yeni seçim sisteminin ise ittifaksız işletilmesi adeta imkânsız. Cumhurbaşkanının iki turda ve “yüzde elli artı” oyla seçilme mecburiyeti ittifakları zorunlu kılıyor. İki turlu seçim zaten tabandaki “doğal ittifak”ın kapısını zorunlu olarak açıyor ama 24 Haziran öncesi yapılan değişiklikle bu durum yasal hale getirildi ve ittifakın tabandan önce tavanda kurulması esas alındı.