Zaman zaman aydınlarımız arasında tartışma konusu olan bir mesele bu. Bir yanda dilimizin veya kültürümüzün -yani dünyayı anlama ve anlamlandırma tarzımızın ve araçlarımızın- felsefe yapmaya müsait olmadığını düşünenler var. Diğer yanda ise aslında bizim kendimize özgü bir felsefe dünyamızın mevcut olduğunu, mesela şiir ve tasavvufi dünya görüşü zemininde üretilmiş felsefi açıklama modellerine sahip olduğumuzu ileri sürenler. İşte bu iki grup arasında süregelen tartışmadan bahsediyorum. Bana soracak olursanız, tarihte ve bugünkü dünyada hemen hemen müşterek ve standart sayılabilecek bir tanımı olan “felsefe”, genel anlamda Türk kültür çevresi içinde veya Türkçede örneklerini gördüğümüz kültürel üretim çeşitlerinden biri sayılmaz. Çok değerli felsefecilerimiz var tabii. Bize filozofça düşünmenin inceliklerini, felsefenin ne işe yaradığını öğreten hocalarımıza haksızlık etmeyelim. Gelgelelim kendine ait bir felsefi sistem kurmuş yani insanlığın binlerce yıldır üzerinde kafa yorduğu hususlara ilişkin bir açıklama modeli üretmiş veya birtakım eski veya yeni felsefi problemlere ilişkin özgün bir çözüm önerisi getirmiş filozofumuz yok bildiğim kadarıyla. En azından çok uzunca bir süredir yok. Peki neden yok? Bence ihtiyaç duyulmadığından.