Hem siyaset sınıfında hem de toplumun genelinde gerçekten çok büyük bir travma oluşturan FETÖ felaketi dolayısıyla gündemdeki konu “öbür cemaat ve tarikatların durumu”… Bir kesim için Fetullahçıların yaptıklarını diğer cemaat ve tarikatların da yapmayacaklarının bir garantisi yok. Dolayısıyla bunların da sıkı denetim altına alınması gerekiyor. Öbür uçtaki görüş ise Fetullahçılığın gerçekte siyasi bir proje olduğunu, istihbarat örgütlenmesi olduğunu ve dolayısıyla dini cemaatlerle veya tarikatlarla aynı kefeye konmasının haksızlık olacağını savunuyor.
Bana sorarsanız her iki görüşün de eksikleri, yanlışları ve hatta tutarsızlıkları var kendi içlerinde. Bir defa Fetullahçılığın ülkemizdeki diğer dini cemaatlerden farkı ancak kısa zaman önce siyasi iktidarla çatışmaya girdiğinde görülebildi. Ondan önce, yani devlet kurumlarında sessiz sessiz örgütlendiği yıllar boyunca diğer dini cemaatlerin bu yapıya bir itirazı olmadı. Olamazdı da. Çünkü toplumdaki egemen din anlayışından farklı bir fikri savunuyor değillerdi Fetullahçılar. İşin bir tarafı bu…
Diğer yanda ise FETÖ’nün devlet kurumlarına sızıp özellikle emniyet, yargı, maliye gibi etkili yerlerde örgütlenme tecrübesi diğer bazı cemaatleri ve tarikatları da etkilememiştir diyemeyiz. Bu konuda -sadece 15 Temmuz’dan sonra değil- yıllardan beri işittiğimiz ve kısmen şahit olduğumuz bazı girişimler bunu gösteriyor.