Toplum olarak birtakım güzel hasletlerimiz de var, peşimizi bir türlü bırakmayan sıkıntı verici bazı hastalıklarımız da… “Kişi noksanını bilmek gibi irfan olmaz” demiş eskiler. Noksanımızı bilelim ki neye ihtiyacımızın olduğunu da anlayabilelim.
Eğitim ve kültür seviyemizde problem var ama bunun okuryazarlıkla veya diploma sahibi olmakla ilgisi yok. Okuryazarlık oranımız ve diplomalı vatandaş sayımız yeterince yüksek olmakla birlikte eğitim sistemimiz gençlere okuduğunu anlama becerisi bile kazandıramıyor. PISA sonuçları bunu gösteriyor.
Birkaç köklü devlet üniversitesi ile birkaç vakıf üniversitesi dışarıda tutulursa, geriye kalan “yüksek lise”lerdeki eğitimin kalitesi de liselerden daha iyi değil. Sayılarını çoğaltmakla övündüğümüz üniversitelerimiz bilim üretmekle ilgili endekslerde en alt sıralarda. Çünkü bilim insanlarımıza hak ettikleri değeri vermediğimiz gibi, uluslararası standartlarda bilimsel araştırma ortamı da sunmuyoruz. Sayı nitelikten öncelikli bizim için, eski tabirle kemiyet keyfiyetten evla.
Bütün bunların sonucunda yaşanan yurt dışına beyin göçü sorununa yaklaşımımız “Giderlerse gitsinler”...