Evet, Suriye’de bütün insanlığı dehşete düşüren son vahşet tablosunun Batı bloğuyla Rusya arasında yaşanan gerilimin kaynağı olmaktan ziyade aslında hiç de ahlaki olmayan birtakım amaçlar için kullanılmak istenen bir bahane olduğu ortada. Evet, “stratejik müttefikimiz” ABD, sınırımızın güneyinde bize dost olmayan bir unsurun varlığına destek verirken “konjonktürel müttefikimiz” Rusya’nın yardımıyla Afrin’de Zeytin Dalı operasyonunu gerçekleştirebildik. Evet, Türkiye ile Rusya’nın iyi ilişkiler içinde olması iki tarafın da yararına. Bunlar doğru. Ama başka doğrular da var. Ülkelerin veya devletlerin birbirleriyle müttefik veya rakip olmalarını güncel siyasi kararlar veya duygusal yaklaşımlar değil, başta coğrafya olmak üzere somut şartlar ve ihtiyaçlar belirliyor. *** Unutmayın ki Türkiye bir taraftan Anadolu kıtasındaki varlığıyla, bir taraftan da hem Balkanlar hem de Kafkaslar üzerindeki etki gücüyle Rusya’yı Karadeniz’in kuzeyine doğru iten bir güç. Rusya ise tam aksine aynı coğrafyada Türkiye’nin ilerlemesine sed çeken bir güç. Türk toprakları bir yandan Avrupa ile Asya’yı ve İslam dünyasıyla Hristiyan dünyasını, öbür yanda ise kuzey ile güneyi birbirine bağlayan -veya başka bir bakış açısına göre birbirinden ayıran- bir hat oluşturuyor. Diğer bir husus da klasik jeopolitik teorilerde biri kara gücü, diğeri deniz gücü olarak nitelenen iki büyük küresel hegemon arasındaki rekabet çerçevesinde oluşan tercih seçeneklerinin sınırlayıcılığı.