Dün aramızdan ayrılan “hocaların hocası” Prof. Orhan Okay her özelliğiyle olumlu hatırlanacak, yaptığı her iş için hayırla anılacak bir isim. Hem akademisyen olarak hem aydın olarak hem de artık nesli iyice tükenmiş bir İstanbul beyefendisi olarak…
Çok kişiye nasip olmayan bu dört başı mamur kişilik nasıl bir ortamın ürünü olabilir diye düşününce karşınıza öncelikle eski İstanbul’un kültür muhiti çıkıyor. Hoca’nın İstanbul beyefendisi özelliğini de veren bu muhit bir yanda şehrin eski mahalle ikliminde, bir yanda tekke/tasavvuf geleneğinde, öbür yanda ise Osmanlı payitahtının kurumlarında kök buluyor. Ama erken Cumhuriyet’in coşkusundan da beslenen bir yanı var bu muhitin.
Sözgelimi, Vefa Lisesi’nde okumuş Orhan Okay. Bu okuldaki hocaları arasında şu isimler var: Reşat Nuri Güntekin, Agâh Sırrı Levent, Reşat Ekrem Koçu, Faruk Nafiz Çamlıbel, Nurettin Topçu… O gün bir lisede böyle bir eğitim kadrosu varsa üniversiteleri varın siz hesap edin dedirten bir liste… Turan Oflazoğlu, Sadık Göksu, İzzet Tanju, Ülkü Azrak sınıf arkadaşları…
***
Ancak yukarıda adı geçen lise hocalarından özellikle biri Orhan Okay’ın üzerinde gerçekten etkili olmuş: Nurettin Topçu. Sorbonne’da doktorasını tamamlamış parlak bir akademisyen olduğu halde üniversitede yer bulamayan Topçu, Vefa Lisesi’nde felsefe öğretmeni olarak görev yaptığı dönemde aralarında Orhan Okay’ın da olduğu çok sayıda öğrencisini mistik ve toplumcu bir ahlak düşüncesi doğrultusunda etkilemiştir.