Bundan yaklaşık yirmiyedi asır önce bugünkü Didim civarındaki Miletos şehrinde yaşayan filozof Thales bir kış mevsiminde, zeytin hasadı bittikten hemen sonra -astronomi bilgisine ve gözlemlerine dayanarak- gelecek yılın zeytin hasılatının yüksek olacağını tahmin ederek civardaki zeytinyağı değirmenlerinin hepsini ucuza kiralamış. Bunu kolayca yapabilmiş. Çünkü o mevsimde bu işe para yatırmayı göze alacak başka hiç kimse çıkmamış.
Sonraki yıl gerçekten de yüksek bir zeytin rekoltesi ortaya çıkınca elindeki değirmenleri zeytinyağı üreticilerine yeniden kiraya veren filozof iyi bir para kazanmış. “Metafizik”inde Thales’ten “ilk filozof” olarak söz eden Aristo anlatır bu anekdotu “Politika” isimli eserinde. (Politics, Translated by Benjamin Jowett, Batoche Books, Kitchener, 1999, sh. 18-19)
Thales’in burada amacı para kazanmaktan ziyade kendisi gibilere “boş işlerle uğraşıyorlar” diye küçümseyerek bakan cahil takımına felsefenin ve bilimin pekâlâ “işe yarar” bir uğraş olabileceğini göstermektir. Gerçi Aristo bu hadiseyi iktisadi bir tekel yaratma örneği olarak zikrediyor ama konumuz bu değil, konumuz felsefenin veya daha geniş anlamıyla entelektüel faaliyetlerin günlük hayatımızdaki pratik karşılığı meselesi…
Aslında düşünce adamları bilebildiğimiz kadarıyla Thales’den beri bu meseleye kafa yormuşlar, modern zamanlarda ise Marx meşhur “11. Tez”inde, “Filozoflar dünyayı yalnızca farklı şekillerde yorumladılar ama önemli olan onu değiştirmektir” diyerek konuyu bir adım ileriye taşımıştır. Zira Marx’ın ortaya çıktığı devirde toplumsal çalkantılarda entelektüellerin de taraf olması söz konusu hale gelmişti. Yani toplumsal ihtiyaç bir felsefi teori üretmişti.