Osmanlı ne fetih günlerini andı ne de zafer yıldönümlerini kutladı. Yirminci asrın başlarına kadar böyle bir şey yapmayı akıl eden kimse çıkmadı. Çünkü o zamana kadar böyle bir şeye ihtiyaç hissedilmedi. Çünkü bu tür uygulamaları siyasi ihtiyaçlar ortaya çıkarır. Ancak yirminci asrın başlarına gelindiğinde toplumda -modern anlamıyla- millet aidiyeti duygusuna ihtiyaç duyulur olmuştu ve bunun için insanlarımızda bir tarih bilincinin uyanması gerekiyordu. Zira milli aidiyet duygusunun oluşması veya güçlenmesi ortak bir geçmiş algısıyla mümkündü. Böylece milli günlerin kutlanması siyasi bir âdet olarak hayatımıza girdi. Mesela bizim her yıl coşkuyla andığımız İstanbul’un fetih yıldönümü ilk defa II. Meşrûtiyet devrinde kutlandı. Daha önce Abdülhamid fetih kutlaması önerisini “Rum vatandaşlarımız huzursuz olur” diyerek geri çevirmişti.