Seçim ortamında doğal olarak gerilim artıyor. Siyasetçiler bazen ölçüyü kaçırıyor. Siyasi programlarını, projelerini, adaylarının özelliklerini, ülke için yapmak istediklerini topluma anlatmakta zorlanınca rakiplerini gözden düşürmeye yöneliyorlar. Hainlik suçlamaları, hırsızlık iddiaları, ahlaksızlık imaları gırla gidiyor. Aslında bunu yapan siyasetçi yalnızca rakibine değil, bütün olarak siyaset kurumunun saygınlığına, güvenilirliğine zarar verdiğinin ve dolayısıyla bindiği dalı kestiğinin farkına varamıyor. Ne yazık ki kendi varlığını siyasetin varlığına armağan etmiş olan bazı medya organları da aynı durumda. Unutulan veya fark edilemeyen nokta bir ülkenin iç barışı olmadığında siyasi hedeflerin de yerine getirilmesinin mümkün olmadığıdır. Ne ekonomide ne de dış politikada karşımıza çıkan sorunları toplumun huzurunu muhafaza etmeksizin çözmenin imkânı var. Bilhassa yönetim sistemiyle ilgili aksaklıklar çözüme kavuşturulmak için demokratik bir atmosferin varlığını gerektiriyor. Siyasi partilerin bugünkü gibi cepheler oluşturmaları, bu yetmiyormuş gibi aralarındaki ihtilafları ölçüsüz ifadelerle tanımlayarak toplumda kutuplaşma oluşturan bir siyaset dilini kullanmaları bu ülkenin “beka”sı için gerçek bir tehdit oluşturur.