Her seçimden önce siyasilerin dilinde bir miktar sertlik olur. Bunu da rekabetin doğasına bağlamak mümkün. Ama bugünkü ortam, kaynağı siyasetçilerin dilinden ibaret olmayan bir sertliğin gölgesi altında. Dolayısıyla birtakım tehditler havada uçuşurken iki husus dikkat çekiyor: Sokaktaki başıboşluk ve bürokrasinin angaje görüntüsü.
“Sokaktaki başıboşluk” derken bir süredir yeniden mafya haberleriyle yatıp kalkmaya başlamış olmamızı kastediyorum öncelikle. Bunlar yetmezmiş gibi, Ankara’nın göbeğinde bir “siyasi cinayet” işleniyor, iktidar mensupları hiçbir şey olmamış gibi davranıyorlar. Dahası, birtakım siyasetçilerin de adı geçiyor soruşturma dosyasında ve bu yalanlanmıyor. Yalanlanmıyor ama başka bir şey de yapılmıyor. Üstüne üstlük, Türkiye’yi sarsan cinayetin tetikçisi nedense bir türlü yakalanamıyor.
Kuşku ve kaygı uyandıran bir durum bu. Özellikle de seçime gittiğimiz bir dönemde.
Bu arada, daha önce ana muhalefet liderinin yönelttiği “paramiliter yapı” suçlamasına karşı Türkiye’de faaliyet göstermediğini, yalnızca bazı Afrika ülkelerine “savunma hizmeti” verdiğini açıklamış olan...