Önce biraz tarihî enformasyon… İnsanoğlu belirli bir tarihten itibaren topluluklar halinde yaşamaya başlayınca kişiler arasındaki ilişkileri düzenlemek için bazı kurallara ihtiyaç duyuldu. Bazı filozoflara ve sosyal bilimcilere göre suç işleyenleri cezalandırmak için, bazılarına göre ise insanlar arasındaki kargaşa ve çatışmalara engel olmak için bir otorite ihtiyacından doğmuştur devlet kurumu. Yani toplumun iradi olarak oluşturduğu bir sözleşmenin eseridir devlet. Başka bazı düşünürler ise devletin insan topluluklarının oluşmasıyla, yani toplumsal hayatın ortaya çıkışıyla birlikte kendiliğinden oluştuğu kanısındadırlar.
Marksist teoriye göre ekonomik faaliyetlerin düzenlenmesine duyulan ihtiyaç devlet kurumunu ortaya çıkarmıştır. Bu da esas itibarıyla tarımla ilgili bir süreçtir. Avcı toplayıcı topluluklar yerleşik hayata geçip tarım yapmaya başlayınca“örgütlenme” ihtiyacı belirmiş ve ilk siyasi organizasyonlar oluşmuştu. Aile tarımından büyük ölçekli tarım faaliyetine geçilmesi aşamasında özellikle Dicle-Fırat ve Nil havzalarında ihtiyaç duyulan setlerin, barajların ve sulama kanallarının inşasına aileler ve hatta kabileler tek başına güç yetiremeyeceğinden kabilelerin veya köylerin birleşmesi gerekiyordu. Bu şekilde ilk büyük toplumsal örgütlenmeler yani devletler Mezopotamya ve Mısır’da ortaya çıkmıştır. Gerçi yeni bulgular bu teoriyi büyük ölçüde çökertti ama devletlerin ortaya çıkışını kalabalık insan topluluklarının bir arada yaşamaya başlamalarının doğurduğu organizasyon ihtiyacının sonucu olarak kabul etmek hâlâ makul.