Ancak zaman içinde devletin yönetimindeki aile veya grup gücünü sağlamlaştırdığında asabiyete ihtiyaç kalmaz, çünkü iktidar bu ailenin veya grubun doğal bir hakkı gibi algılanmaya başlanır. İşte bu aşamada yönetimde bulunan kişilere itaat dini bir görev olarak kabul edilir.
“Bu inan hasıl olduktan sonra kuvvetli bir asabiyyete muhtaç olmazlar, bu sülaleye itaat artık Tanrının kitabına inanmak, uymak gibi değişmez bir inanç halini alır. İşte bundan dolayı ilm-i kelama dair olan eserlerin son taraflarına, imamet meselesi iman akidelerinden olarak eklenmiştir.” (Mukaddime, Zakir Kadiri Ugan çevirisi, MEB, 1989, cilt 1, sh. 394)
Siyasi otoritenin meşruiyetini kutsal veya dinî bir kaynaktan aldığı inanışı belki siyaset kadar eski bir konu.