Tarihte olup bitenleri çizgi romanlarda veya süper kahraman filmlerinde olduğu şekilde görmeye ve anlamaya yatkınız. Aksiyon ve macera istiyoruz, iyi adamla kötü adamın çatışmasını arıyoruz tarih sayfalarında.
Bu yüzden ekonomik tarih, sosyal tarih, zihniyet ve kültür tarihi vs… açlığımızı gidermiyor.
Süpermene benzeyen “kahraman hükümdarlar” üzerinden bir siyasi tarih anlatısı üretip yaymak hoşumuza -veya kolayımıza- gittiği için sözgelimi Selahaddin Eyyubi’yi yalnızca “Kudüs Fatihi” olarak anıyoruz, mesela “şeyh-i işrak” dediğimiz büyük bilge Şahabeddin Sühreverdî’yi katletmesine kadar varan siyasi kariyerinden ve ihtiraslarından detaylıca söz etmiyoruz. Oysa Selahaddin Eyyubi gibi kişiler masal kahramanı gibi anlatıldığında değil, olumlu veya olumsuz bütün yönleriyle tanındığında tarihten ders çıkarmak mümkün olabilir.
Bu imkân uzak tarihlerden yakın tarihlere geldikçe daha da değer kazanıyor ancak maalesef biz de yakın tarih söz konusu olduğunda bu imkânı tamamen elden kaçırıyoruz.
Bugünlerdeki Abdülhamid tartışması için söylüyorum bunları…
***