CUMARTESİ YAZILARI İlk dönem tarih kaynaklarından çıkarabildiğimiz kadarıyla, Osmanlı Beyliği bazı savaşçı şefler yönetimindeki gazi gruplarının ve birtakım yerel feodallerin bir araya gelmesiyle başlangıçta bir tür konfederasyon olarak şekillenmişti. Osmanlı Beyliğinin bu konfederatif yapısının kuruluş yıllarından sonra da uzunca bir süre ve Anadolu’daki topraklarından ziyade özellikle Rumeli’de devam ettiğini görüyoruz. Rumeli’deki gazi gruplarının liderleri kendi bölgelerinde neredeyse özerk bir yönetim sürdürmekteydiler. Öyle ki bu akıncı ailelerinde beylik babadan oğula geçiyordu. Kuruluş döneminde, tabiri caizse, “eşitler arasında birinci” durumunda olan Osmanlı padişahlarının daha I. Murad’dan itibaren iktidarı merkezileştirme yönünde attıkları adımlar devlet içinde iç çatışmalar şeklinde yankı bulmuştu. Özellikle fetret devrinde iyice su yüzüne çıkan çekişmelerin temelinde farklı toplumsal kesimler arasındaki çıkar farklılıklarının yer aldığını söylemek mümkün görünüyor. Anadolu beyliklerinin varisleri ve Rumeli’deki eski akıncı aileleri ile büyük tımar sahipleri merkezileşme temayülünden hoşnut değillerdi doğal olarak. Çünkü siyasi ve iktisadi güçlerini büyük ölçüde saraya devretmek zorunda kalacaklardı. Tarikatların da büyük bölümü merkezileşme adımlarından memnuniyet duymuyordu.