Tarık Akan’la aynı kültürel/politik kampta değildik. Ancak çoğu benzerleri gibi şöhreti ve parası sayesinde hedonist bir hayat sürme imkânı varken varlığını doğru veya yanlış bir davaya adamış olmasının ve kendi anlayışı doğrultusunda ülkesine hizmet etme yolunda gösterdiği fedakârlıkların takdirkârıydım. Özellikle eğitim alanında yaptığı sıra dışı çalışmalardan haberdar olduğum için bunu söylüyorum.
Evet, kendi anlayışıma göre Tarık Akan’ın fikirlerini yanlış buluyordum. Ama o yanlış fikirlerine sadakatini, daha doğrusu bazıları gibi menfaat rüzgârına kapılmayışını, yani her devrin adamı olmaktan uzak duruşunu beğeniyordum. Bu duruşun okuryazar kesimde artık neredeyse istisna haline gelmiş olmasından belki…
***
‘Hangi fikirlerini yanlış buluyordun?’ diye soracaklar olabilir. En başta neredeyse bütün solcu aydınlarımızda müşterek sapma olduğunu düşündüğüm “antidemokratik demokrasi” anlayışını. Yani tepeden inmeciliği, jakobenizmi demokrasi zannetme hatasını… Eski tabirle “halka rağmen halk için” demokrasi dayatmasını… Ama seçim başta olmak üzere demokratik mekanizmalarla değil, “başka yollarla” tesis edilecek bir demokrasi peşinde koşmayı devrimcilik kabul etmeyi… Özetlemek gerekirse epeydir tek başına Cumhuriyet gazetesinin temsil ettiği ideolojik/politik çizgiden söz ediyorum