Son kırk yıldır maruz bulunduğumuz, etnik ayrılıkçı terörün başarıya ulaşamamış olmasında en büyük pay PKK ile Kürt vatandaşlarımızı birbirinden titizlikle ayıran dilin her şeye rağmen terk edilmemiş olmasındadır.
Kürtlerle PKK’yı eşitleyen bir dil ise etnik bölücülüğün önündeki en büyük seti yıkabilecek bir dinamit potansiyeli taşıyor. Bir önceki seçim döneminde kullanılan “Yallah Kürdistan’a” retoriğinden daha tehlikeli bir dilden söz ediyoruz.
Unutmayalım ki Türkiye’deki Kürt etnik varlığının istismara açık hale gelmesinin de başlıca sebebi Kürtlerin -en azından bir kısmının- millet bütünlüğünün eşit parçası olarak görülmedikleri hissine kapılmaları olmuştur. Bu bakımdan devleti yönetme sorumluluğu üstlenmiş kişilerin bu ülkenin Kürt vatandaşlarını etnik ayrılıkçı hareketlerin istismarından korumaları terörle mücadelenin de esasıdır.
Şu da var ki etnik bölücülük davası hesabına askeri, polisi, sivil insanları, hatta masum çocukları acımadan katleden kanlı PKK terörü Türkiye’de bir etnik çatışma atmosferi yaratmayı başaramadı. Toplumun mayasındaki güç buna engel oldu şimdiye kadar. Kürtler adına işlendiği iddia edilen cinayetleri...