Amerikan siyasi sistemi -iyi işleyen bütün diğer sistemlerdeki gibi- kurumlara dayalıdır. Her bir kurum kendi yetki ve sorumluluk alanı içinde görevini yerine getirir ve öteki kurumlarla ilişkisi esas olarak koordinasyon ve işbirliği temelindedir. Başka ülkelerde de öyledir tabii ama başka ülkelerde kurumlar arası ilişkilerde sorun çıktığında çoğunlukla siyasi otorite (veya halkın iradesinin temsilcileri) son sözü söyler ve sorun bir şekilde çözülür. Ne var ki ABD geniş bir coğrafya üzerinde federal bir siyasi sisteme sahip olduğundan sadece Başkan ve Kongre üyeleri değil; valiler, yargıçlar vs. birçok kamu görevlisi de halkın oyuyla seçiliyor. Tabiri caizse dikey değil yatay bir demokratik sistem işliyor ABD’de. Dolayısıyla siyasi sorunların da dikey değil yatay ilişkiler aracılığıyla çözülmesi gerekiyor.
Bu bakımdan Washington’da yaşanan siyasi sorunları Türkiye’deki veya diğer Avrupa ülkelerindeki siyasi ve idari yapıyla mukayese ederek değerlendirmek yanlış olur. Keza bugünlerde Beyaz Saray ile Kongre arasında yaşanan çekişme veya Başkan’ın yargı kurumuyla elektrikli ilişkisi de aynı sebepten dolayı buradan bakıldığında kolayca anlaşılabilecek konular değil.