1950’li yıllarda Fransa bir asırdır işgal altında tuttuğu Cezayir’de baş gösteren bağımsızlık mücadelesine karşı kanlı bir savaş yürütmektedir. İkinci Dünya Savaşı sırasındaki Alman işgaline karşı direnişin lideri, “Fransızların Atatürk’ü” Charles de Gaulle’ün iç savaştaki zalim tavrı gençlerin ve kimi aydınların tepkisini çeker. Sokaklardaki protesto gösterilerinde başı çeken kişi ünlü filozof ve romancı Jean-Paul Sartre’dır.
Ülkenin bir savaş içinde olduğu günlerde devletin karşısında yer alan düşünüre karşı iktidar çevrelerinde büyük bir öfke doğar. Bir hükümet toplantısında devlet başkanına “Şu adamı atalım artık içeri” derler. Bu sözlere General de Gaulle’ün verdiği cevap tarihe geçmiştir: “Sartre Fransa’dır.”
Benzer bir örnek bizim tarihimizde de var. Sartre’ın hümanist felsefesinden kaynaklanan politik tutum bakımından değil, devlet aklının çalışma mantığı bakımından benzerlik taşıyor:
Türk edebiyatının en...