Geçen haftaki yazıda aydınların toplumsal sorunlarla ve siyasetle ilişkisi bağlamında adını andığımız Koçi Bey’in reform önerilerini kısaca özetlemiştik. Bu çerçevede IV. Murad’ın bu özel danışmanının da aralarında yer aldığı aydınların -ve bu arada bizzat padişahın - toplum hayatında ve devlet yönetiminde karşılaştıkları problemlerin asıl kaynağını tespitte zorlandıklarını ifade etmiştik. Bunun basit sebebi içinde bulundukları ortama dışarıdan göz atma imkanına sahip olamayışlarıydı. Dolayısıyla asıl büyük sorunun belirtileri durumundaki kötü yönetim, rüşvet, yolsuzluk gibi göz önündeki sorunları çözmeye yönelik gayretlerin nihai tahlilde pek fazla işe yaramamış olması şaşırtıcı bir sonuç değildi.
Ancak yine de Koçi Bey gibi aydınların veya reformatör yöneticilerin o günkü toplumsal problemleri tespite ve çözmeye yönelik yaklaşımlarının tümüyle işe yaramaz olduğunu söylemek büyük bir haksızlık olur. Haksızlıktan da öte, söz konusu deneyimlerden ders çıkarma imkanını elimizden kaçırmaya yol açabilecek bir aymazlık olur meseleye böyle bakmak.
Onun için hem Koçi Bey’in hem diğer Osmanlı aydınlarının kendi günlerinde yaşanan problemlere yönelik çözüm önerilerini dikkate almak zorundayız. Ancak bunu yaparken nihayetinde padişaha olup bitenlerle ilgili rapor sunan bir bürokrat olan Koçi Bey’i Mukaddime müellifi İbn Haldun gibi büyük bir düşünürle mukayese etmek de yanlış olur.