İstanbul’daki seçim sonuçlarının geçersiz sayılmasına yönelik girişimlere Ekrem İmamoğlu’nun “145 yıldır devam eden demokrasi mücadelesi” sözünden meşruiyet sağlamaya çalışmak tuhaf bir tutum. Seçim sandıklarında yolsuzluk olduğu iddianızı ispatlayabiliyorsanız bunun için gereken belgeleri ortaya koyarsınız, bunu yapamıyorsanız işin içine “Abdülaziz’e yapılanlar, Abdülhamit’e yapılanlar” edebiyatını karıştırmak en başta kendi iddianızın temelsizliğini itiraf gibi görünebilir. Böylesi hamleler kendi iddianıza zarar verir.
(Aslına bakarsanız, iktidar partisinin savunucusu gibi görünenlerin neredeyse bu süreçte attıkları her adım savunuyor göründükleri yapıya zarar veriyor. Hatta çok ciddi riskler oluşturuyor. Şunu mesela düşünemiyorlar sanki: İstanbul seçimleri yeniden yapılırsa yeniden halkın önüne getirilecek sandıkta “İmamoğlu mu Yıldırım mı” tercihleri oylanmış olmayacak artık. Toplumdaki algı itibarıyla AK Parti iktidarı ve Erdoğan yönetiminin güven oylamasına dönüşebilecek bir seçimde arzu edilen netice alınamazsa ortaya çıkacak tablonun siyasi yükü nasıl taşınacak?)
Konunun siyasi ve hukuki tarafını ve hatta demokratik ahlakla ilgili boyutunu kafaya takmayan kafaların meseleyi “Abdülaziz, Abdülhamit, jöntürk…”edebiyatıyla çözebileceklerini zannetmeleri de şaşırtıcı değil bu bakımdan.