Barış insanlığın en büyük ortak hedefidir. Felsefe, bilim, sanat… İnsanlığın bütün kültürel, yani zihinsel üretimi barışa ulaşmanın yollarını aramaya, barışın doğruluğunu ve güzelliğini anlatmaya yöneliktir. İşte bu anlamda nasıl ki devlet kurumu birbirimizle çatışmadan, birbirimize zarar vermeden uyum ve huzur içinde yaşayacağımız toplumsal bir düzen anlamına geliyorsa devletlerin birbirleriyle ilişkisini düzenleyecek bir sistem de dünya üzerinde aynı işlevi sağlayabilir birçok düşünüre göre. Kant’ın “ebedi barış” dediği böylesi bir düzene yönelik arayış bu şekliyle modern çağların bir ürünü olsa da barış kavramına olumsuz anlam yükleyen hiçbir kültür yoktur. Öyle ki tarih boyunca savaşların bile birçoğu barışın sağlanması iddiasıyla yapılmıştır. Aslında belki de barışa ulaşmanın yolları konusunda uzlaşmaya varamadığımız için savaşıyoruz birbirimizle. Bir taraf kendi “barış”ını ötekilere dayatmaya kalkıştığı için. Kendi değerlerinin egemen olacağı, kendi çıkarlarına hizmet edecek bir düzen anlamında barış… Geçmişte belirli coğrafyalarda tesis edilen egemen düzenlere barış adını vermemiz bu yüzden. Roma Barışı, Osmanlı Barışı vs. … Evet, bu örneklerde daha çok tahakküme dayalı bir barış düzeni var, işbirliğine dayalı değil.