Türkiye’de son zamanlarda gündeme gelen, özellikle gençler arasında deizmin yayıldığına ilişkin tartışmalar aslında yalnızca bize özgü bir problemin ifadesi değil. Modern zamanlar boyunca bütün dünyada yaşanan keskin toplumsal dönüşümlerin sonuçlarından biri. Yeni bir hayat tarzı, yeni bir düşünüş yolu, yeni bir evren anlayışı kendisini gösterirken kadim değerlerin kadim kalıplarda yaşatılması zorlaşıyor. Bu değerleri “asrın idrakine söyletmek” mümkün olmayınca arzu edilmeyen kafa karışıklıkları ortaya çıkıyor. Ancak her dinin ve her kültürün modernite ile aynı şartlarda yüzleştiğini söylemek yanlış olur. Sözgelimi 17. yüzyıldan itibaren birer birer gerçekleşen bilimsel devrimler Avrupa’da Hıristiyan Kilisesi’nin literal Kutsal Kitap yorumunun savunulmasını zorlaştırdı ama aynı problem İslam için geçerli değil. Çünkü dünyanın düz olduğu, evrenin tam olarak bundan altı bin küsur yıl önce yaratıldığı gibi doktrinel inanç esasları yok Müslümanların. Hatta bazılarının neredeyse kırmızı çizgi gibi gördükleri evrim konusunda da yok. İslam tarihi boyunca Müslüman bilim adamlarının ve düşünürlerin Darwin’in görüşlerine çok benzer bir “biyolojik tekâmül” fikrini savunmuş olduklarını biliyoruz.