Mimari literatüründe “geleneksel Türk evi” diye adlandırılan bir konut modeli vardır. Daha Selçuklular zamanında örnekleri görülmeye başlanan ve bilhassa Osmanlı devrinde asıl özelliğini kazanan bu yapı modeli başta İstanbul olmak üzere Anadolu’daki ve Rumeli'deki şehirlerimizin kimliğini ve karakterini şekillendirmiştir. Bugün ancak birkaç örneği ayakta durabilen, çoğu eski fotoğraflarda veya Melling, Ayvazovski, Zonaro gibi yabancı, Hoca Ali Rıza gibi Türk ressamlarının tablolarında kalan, bir bir kaybolmakta olduğunu fark ettiği geçmişin izlerini kayda almak için didinen Süheyl Ünver’in sayısız çizimlerinde yaşayan bu evlerin üstün bir estetiği temsil ettiği muhakkak.
Ancak zamanla, yine İstanbul’dan başlayarak, mimari gelenek yeni ihtiyaçlar ve yeni anlayışlar doğrultusunda değişim ve dönüşüm içine girdi. Avrupa kaynaklı yaşayışın benimsenmesi oranında yine Avrupa kaynaklı bir estetik anlayış ve bir fonksiyon ihtiyacı yeni mimari sitillerinin ortaya çıkmasına yol açtı. Özellikle 19. yüzyılda Art Nouveau tarzı yapılar Pera bölgesinde ve Boğaz kıyılarında yeni bir kimlik oluşturdu.
Sur içi İstanbul’un geleneksel mimarisi ise...